Toplumsal isyanlarda yenilgiler, zafere giden süreçlerin köşe taşları olduğu gibi bastırılmayla birlikte oluşan karamsarlığın çağımızda hızlı yayıldığı söylenebilir.
Yine de coşkumuzun sorgulanması gereksizdir. Türkiye işçi sınıfının köleleştirme programının uygulayıcısı Saray Rejimi çatırdıyor, sesini duyuyoruz. Beyazıt’ta gençlerin polis barikatını yıkmasıyla başlayan bu isyan, milyonlara Saray Rejiminin sokaktan yıkılacağının fragmanını izletti.
Emperyalizmin istekleri doğrultusunda işbirlikçi rejimin yaptığı tercihler süreci bugüne getirdi ve İşbirlikçi Saray Rejiminin baskıyı arttırarak ömrünü uzatmaktan başka şansı kalmadı. Gezi ayaklanması sonrası sokak siyasetinin tasfiye edilmek istenmesi, Kürt sorununda düzen içi çözüm sağlanamaması, toplumsal muhalefetin tutsak edilerek sindirilmesi ve her türlü kumpasa rağmen kazanılamayan yerel seçimlerin sonucu olarak Saray Rejimine karşı yeni alternatiflerin oluşması, rejimin sürekli saldırgan politik bir hat oluşturmasına sebep oldu. Bu saldırganlığın getirdiği kırılganlığı gözden kaçırmamak gereklidir. Saray Rejiminin önderlik ettiği devlet organizasyonu uzlaşı halinde tek parça olmasına rağmen kırılgan durumdadır. Suni Denge’nin önemli unsuru nispi refahı yok ettiğinin farkında olan Saray Rejimi, ekonomide ve iç politikadaki bu tablodan çekiniyor, bu yüzden düzen içinde kalan siyasal rakiplerini bile ekarte etmeye çalışıyor.
Ancak bu sefer aceleye geldiği belli olan; Siyasi rakibi İmamoğlu’na yönelik hızlı planlanan bir operasyon sonucu halkın elinde zaten göstermelik kalmış olan seçme seçilme hakkına yönelik saldırı toplumsal dinamikleri derinden etkiledi. (Kürt illerindeki kayyum atamaları planlı bir harekattır.) Milyonlarca insanın biriken öfkesi ‘’mitinge değil eyleme geldik’’ sloganıyla sokaklara ve meydanlara taştı. Kendiliğinden ayaklanan ve heterojen olan kitleyi ilk günlerde kontrol altına almakta zorlanılmasına rağmen süreçle birlikle CHP’nin Saraçhane’de Saray Rejimi ile uzlaşı zeminlerini yoklamasının sonuçları birkaç gün içerisinde eylemin seyrinde ‘’eyleme değil mitinge geldik’’ havasını estirmeye başladı. Üniversiteliler eylemsel çıkışı devam ettirmek için Saraçhane’den başka yerlere taşıdığı kitlesel yürüyüşlerle isyanı İstanbul’un geneline taşımayı hedefliyor. Ankara ODTÜ’de ve Şehrin merkezine ilerleyen gençler, kitlenin militan mücadelesiyle bu isyanın ruhu açısından köşe taşı niteliğindedir. İzmir, Bursa ve Eskişehir’deki eylemlerde yine benzer militanlık örneği ile yıllardır aşılamayan polis barikatlarını yıkmayı başardı. İstanbul dışındaki üniversitelerde öğrenci hareketliliği kitlesel şekilde gözlemlenirken her yurt ve kampüste çeşitli eylemsellikler gözlemlendi. Bu eylemlerin boykotlarla devam etmesi uzun zamandır kımıldama olmayan yerel üniversiteler açısından önemlidir.
Üniversite öğrencilerinin öncülük ettiği isyan dalgasında, ırkçı milliyetçi grupların, tarihsel devletçi konumlanışından ayrılan biçimde alanlara çıkan bir yüzü de var. Fakat düzen içi siyaset adına isyanı sönümlendirme görevini üstlendiği belli olan Zafer Partisi ve onunla ilişkili ırkçı kesimler, sosyalistlere yönelik tutuklama dalgası başladığından alandaki boşluğu doldurarak, eylem alanlarında misyonları gereği kitlenin pasifize olmasına sebep olmaktadırlar. Kürt Hareketi ile adı konmamış bir süreç yürüten Saray Rejimine, tarihsel devletçi bir yerden müdahale etmeye çalışan ırkçı grupların isyanın ritmini bozmaktan başka bir işe yaramayan tavırları ancak kitle içerisindeki lümpen öfkeli gençlerin ilgisini ve alakasını cezbetmektedir. Bu açıdan gelecekte kontrolsüz büyüyen ırkçı grupların toplumsal sorunlar oluşturacağı ve holdingci güçlere yedekleneceği aşikardır.
Devrimci hareketin yenilgi yıllarında dağınıklığımızı en iyi anlayacağımız alanlar bu ümitli halk isyanlarıdır. Olumsuzluklar ve eksikliklerimizi giderecek her türlü yolu aramalı ve öğrenmeliyiz. Aksi halde toplumsal muhalefetin sindirildiği, CHP’nin etki alanında düzen içi sınırlara hapsolmuş kitlelerle temas bile kurulamayacak hale geline bilir. Üniversitelerde süren Boykot çalışmaları bu açıdan önem arz etmektedir. Boykotun yaygınlaştırılması, ilerleyen süreçte gençlik hareketin filizlenmesi için üniversitelerde bir zemin oluşturmaktadır. Dalgalı halde devam eden bu isyanın ortaya çıkardığı potansiyeli 1 Mayıs’a taşımak ve emekçi halkın taleplerini isyanın talepleri haline getirmek için direnişi yaşamın her alanına yaymalı, sınıfsal tavrı ortaya koymalıyız. Bu tavır ve ortak talep Devrimcilerin müdahalesi olmadan asla ortaya çıkmayacaktır.
İsyanın, örgütlü bir mücadeleye dönüşmesi için tüm devrimciler alanlara devrim için mevzi kazmaya!