“Dünyada emperyalizm olduğu sürece kalıcı bir barış imkansızdır.”
-Seyyid Hasan Nasrallah
Her direniş̧ kendi hikayelerini yaratır. Bizim işimiz hikayelerden öte tarihtir, tarihi yazmaktır. Ve ezilenlerin hikayelerini yeniden var edenlerdir. Onlara umut ışığı olup onlar için dövüşenlerdir.
27 Eylül Filistin Direniş ekseni için önemli bir tarih. İsrail’in 80 bin ton bomba kullanarak katlettiği Lübnan Hizbullahı’nın önderi, anti emperyalist savaşta hayatını vermiş olan Hasan Nasrallah’ın ölümsüzlüğe ulaştığı gündür. Hasan Nasrallah 31 Ağustos 1960’ta, Beyrut’un Burc Hamud bölgesinden göçen bir ailenin 9. çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Yoksulluğun gölgesinde bir hayat sürüyordu. 1975’te İç Savaş patlak verdiğinde, ailesiyle birlikte memleketi Sur’a döndü. Bu dönüş onun ve tüm Orta Doğu’nun kaderini değiştirecekti.

15’inde Göçebe Bir Çocuk 19’unda Direnişçi
Sur’a döndükten sonra Emel Hareketi’ne katıldı. Emel Hareketi onun siyasi hayatında ki ilk adımı olacaktı. Ancak bu sadece başlangıçtı, onun asıl mücadelesi 1982’de İsrail’in FKÖ’nün varlığına son vermek için Lübnan’ı işgal etmesinin ardından Emel Hareketi’nin İsrail tarafında konumlanmasıyla hareket ikiye ayrılacak ve böylece Nasrallah’ında öncü kadrolar arasında yer alacağı, ilhamını 1979 İran Devrimi’nden alan Hizbullah ortaya çıkacaktı. 11 Mayıs 1985’te ilk büyük eylemini Sur’da ki İsrail üssünü yerle bir eden saldırının Hizbullah tarafından yapıldığını Nasrallah açıklayacaktı. Böylece Nasrallah örgütün merkezinde yer alacaktı ve önemli görevler üstlenecekti. 1992’ye gelindiğinde Hizbullah’ın genel sekreteri Abbas Musevi, İsrail tarafından katledildi. Bu kaybın ardından Nasrallah örgüt lideri seçildiğinde 32 yaşındaydı.

Gücümüz Mücadelemizden Gelir
1997 tarihine geldiğimizde oğlu “Hadi” işgalci İsrail’le girdiği çatışmada katledilecek, bu acı haberin ardından Hizbullah lideri Nasrallah şu sözleri sarf edecekti:
“ABD’nin güçlü silahlarına karşı bizim en büyük silahımız şehitlik ruhudur.” İlerleyen yıllarda ise “hareket olarak amacımız şehit olmak değil, zafer kazanmaktır”
Kayıpların ardından 2000 yılına geldiğimizde Hizbullah, Güney Lübnan’ı 22 yıllık İsrail işgalinden kurtardı. Bu zafer, Nasrallah’ı Orta Doğu’da bir kahraman haline getirecekti. İsrail, tarihinde ilk kez bir direniş örgütü karşısında geri çekilecekti. Ve şu açıklamaları yapacaktı:
“Biz ne dağınık ve sofistike bir direnişiz, ne önünde topraktan başka bir şey görmeyen yer altına çekilmiş bir direnişiz, ne de kaos direnişiyiz. Bilinçi, bilge, eğitimli ve donanımlı bir direnişiz. İşte bugün kutladığımız zaferin sözü budur kardeşlerim!”

Bir Varoluş Savaşı
Aksa Tufanı’nın başlamasından bir gün sonra 8 Ekim 2023’te Nasrallah önderliğinde ki Hizbullah, işgalci İsrail’e karşı savaşa katılacağını duyurdu.
Aksa Tufanı operasyonunda HAMAS’ın yanında yer alarak savaşta yeni bir cephe açtı. Lübnan direniş tarihinin bir başka altın sayfası olarak kabul edilir
Bu eylem anlık bir tepkiden değil İsrail’in saldırganlığını kırmak ve Gazze’de soykırımı engellemeyi hedefleyen uzun vadeli bir stratejiye dayanıyordu
Nasrallah, direnişin geçici bir kavram değil halkın adaleti yolunda ilerleyen tarihi bir direniş olduğunu gösterdi. Bu yüzden Lübnan halkı ağır bedeller ödemiştir
Siyonist İsrail kuvvetlerinin, Hasan Nasrallah’ın üzerine 80 bin ton bomba yağdırarak katletmesi ise Nasrallah’ın halkına ve direnişe olan bağlılığından kaynaklanıyordu.
Düşenlerin Gövdesi Birer Tufandır
Sözleri ve eylemleriyle dünyanın dört bir yanında ki ezilenlere umut olan; emperyalizmin kararttığı dünyada bir direniş lideri, Filistin mücadelesinin bir neferi olmuştur.
Filistin’i işgal eden faşist ve ırkçı siyonist çete, Seyyid Nasrallah’ı tonlarca bomba atarak vahşice katletti. Onun mirası, ezilenler için zafere olan inancın bir kanıtı olarak duruyor. Halkının hizmetinde, Filistin’in kurtuluşu için mücadele etti. Emperyalizme karşı savaş veren herkes gibi o da en ön safta savaştı.
Bizler, Seyyid Hasan Nasrallah’ı böyle hatırlayacağız. Lübnan’dan; Filistin, Suriye, Yemen, Irak ve İran, Küba, Venezuela, Şili, İrlanda’ ya kadar uzanan anti-emperyalist kuşakta ölümsüzleşmiştir.
Direniş Orta Doğuda imkansız görülen şeyi başarmış, farklı dinden ve farklı mezheplerden insanları yan yana getirmiştir. Hasan Nasrallah’ın cenazesinde toplanan milyonlar bunun en açık örneğidir. Dünyanın bir çok yerinden insanlar cenazede bulunmak ve direnişe destek olmak için Beyrut’a akın ettiğinde artık Seyyid Hasan Nasrallah direnişin tarihsel önderleri arasına girmiştir.
Patrice Lumumba bir zamanlar şöyle demişti:
“Onur olmadan özgürlük, adalet olmadan onur, bağımsızlık olmadan özgür insan yoktur.”