Yolumuzu aydınlatan önderlerimiz ve geleneklerimiz yok ise o yoldan saparız. Bizleri biz yapan nedir sorusuna vereceğimiz en büyük yanıt şudur: “çeliğin suyu aldığı yerden veya kök suyunu bu topraklardan çekenler, halkına karşı sorumluluklarından kaçmayıp dövüşenler”. İşte bilimsel sosyalizmin kurucuları, büyük önderlerimizden Marx ve Engels’in tam 177 yıl önce yarattığı değeri başucumuzdan ayırmıyoruz ve 177. Yılında Komünist Manifestonun Rusça baskısına ön söz kısmını paylaşıyoruz. Büyük proleter Ekim Devrimi’nin köşe taşlarından biri olan Komünist Manifestonun, Rusçaya çevrilmesine binaen Rusça Baskıya Önsözü paylaşıyoruz.
Rusça Baskıya Önsöz
Komünist Parti Manifestosu’nun Bakunin’in çevirisiyle ilk Rusça Baskısı, Kolokol basımevi tarafından altmışların başlarında yayınlandı. O sıralar Batı, buna (Manifesto’nun Rusça baskısına), yalnızca yazınsal bir ilgi gösterdi. Böyle bir görüş bugün olanaksızdır.
Proleter hareketin o sıralar (Aralık 1847) hala ne denli sınırlı bir alanı kapsadığını, Manifesto’nun son kesimi -komünistlerin çeşitli ülkelerdeki çeşitli muhalefet partileri karşısındaki konumu- en açık bir biçimde gösteriyor. Burada özellikle yer almayanlar Rusya ve Birleşik Devletler’dir. Bu, Rusya’nın tüm Avrupa gericiliğinin son büyük yedeğini oluşturduğu, Birleşik Devletlerin göç yoluyla Avrupa’nın proleter güç fazlasını emdiği sıralardı. Her iki ülke de Avrupa’ya hammaddeler sağlıyor ve aynı zamanda da onun sınai ürünleri için bir Pazar oluşturuyorlardı. O sıralar, her ikisi de bu nedenle, şu ya da bu şekilde, mevcut Avrupa düzeninin temel dayanaklarıydılar.
Ama durum bugün ne kadar da farklı! Rekabeti ile Avrupa’daki -büyüklü küçüklü- toprak mülkiyetinin temelleri sarsan devasa bir tarımsal üretim için Avrupa göçü, Kuzey Amerika için pek uygundu. Buna ek olarak, bu Birleşik Devletler’e, muazzam sınai kaynaklarını Batı Avrupa’nın ve özellikle İngiltere’nin bugüne dek var olan sınai tekelini kısa zamanda kıracak bir enerjiyle ve ölçekte kullanma olanağı da verdi. Her iki durum da, bizzat Amerika üzerinde devrimci bir tepki yaratıyor. Tüm siyasal yapının temelini oluşturan çiftçilerin küçük ve orta boy toprak mülkiyetleri, dev çiftliklerin rekabeti karşısında adım adım çöküyor; aynı anda sanayi kesimlerinde ilk kez bir proletarya kitlesi ve müthiş bir sermaye yoğunlaşması gelişiyor.
Ya Rusya! 1848-49 Devrimi sırasında yalnızca Avrupalı hükümdarlar (prensler) değil, Avrupa burjuvazisi de henüz uyanmaya başlayan proletarya karşısında tek kurtuluşlarını Rus mücadelesinde buldular. Çar, Avrupa gericiliğinin başı ilan edildi. Bugün ise Gaçina’da** devrimin savaş tutsağıdır ve Rusya ise Avrupa’daki devrimci eylemin öncüsü durumundadır.
Komünist Manifesto’nun amacı modern burjuva mülkiyetinin yaklaşmakta olan kaçınılmaz çözülüşünü ilan etmekti. Ama Rusya’da hızla gelişen kapitalist vurguna ve henüz gelişmekte olan burjuva toprak mülkiyetine karşılık toprağın yarısından fazlasına köylülerin ortaklaşa sahip olduklarını görüyoruz. Şimdi sorun şudur: Büyük çapta zayıflamış olsa bile gene de ilkel bir toprak sahipliği biçimi olan Rus obşina’sı,* doğrudan doğruya komünist ortak mülkiyetin üst biçimine geçebilir mi? Ya da tersine ilk önce Batının tarihsel evrimini oluşturan aynı çözülme sürecinden mi geçmelidir?
Buna bugün verilebilecek tek yanıt şudur: Eğer Rus Devrimi, Batıdaki bir proleter devriminin habercisi olur ve bunlar böylelikle birbirlerini tamamlarsa, Rusya’daki mevcut ortak toprak sahipliği komünist bir gelişmenin başlangıç noktası olabilir.
Karl Marx – Friedrich Engels
Londra, 21 Ocak 1882
*köy topluluğu
**1 Mart 1881’de imparator Alekxandr II’nin Narodnaya Volya üyeleri tarafından öldürülmesinden sonra Rusya’da esen havaya değiniyorlar. Aleksandr II’nin ardılı Aleksandr III, Narodnaya Volya’nın Yürütme Kurulunun girişeceği yeni “terörist eylemler” korkusuyla Gaçina’ya sığınmış, orada oturuyordu.